Sunday, April 11, 2010

Bonjour Paris

Mela en' coiamin;
Cormamin lindua ele lle
Cormamin niuve tenna' ta elea lle au'
Amin mela lle...

La Tour Eiffel

La Cour du Louvres

La cathédrale Notre-Dame de Paris
 

Place de la Concorde

L'Arc de Triomphe

Galeries Lafayette

Jardin du Luxembourg

From Notre Dame de Paris

From Arc de Triomphe

Resimler, gbastini'den, Paris ile ilgili dahası burada... Henüz eklememiş olsam da, Avenue des Champs-Élysées, Montmartre, La basilique du Sacré-Coeur, L'Opéra Garnier, Grand Arche de la Défense, Sainte Chapelle, Moulin Rouge, Disneyland Paris var daha...

Canım bebeğim, lütfen zor yollardan olmasın artık hiç bir şey. Sadece inan, ve seni Paris'e götürmeme izin ver... 
Ütopyayı artık gerçek yapalım...

Love posters

Başka Söze Ne Hacet, vol. 8


Friday, April 09, 2010

happiness, a violin-playing goat & axioms

Notting Hill filmini konu alan yazıda, Marc Chagall'ın La Mariée isimli eserine dair söylenen,
"... happiness isn't happiness without a violin-playing goat."
tümcesinden bahşetmiş ve anlatılmak istenenler konusunda akla ilk gelen bir kaç seçeneği tercihinize sunmuştum. Seçenekleri çoğaltmanın mümkün olduğu gerçeğini bir kenara bırakarak; elimizdekileri,
  • "mutluluğun bir keçinin keman çalması kadar imkansızlığı" : The Guardian'da yayınlanan söyleşisinde, psikanalist Adam Philips'in de belirttiği üzere, acıların, eksikliklerin, yaşanmışlıkların ve tükenmişliklerin hayatımızda her zaman var olduğunun / olacağının acı gerçekliği ve çelişkisiyle, mutluluğu istemenin sadece "imkansız hayallerin kovalanması" olacağı, 
  • "mutluluk için imkansızı dahi başarabilen birisinin gereksinimi" : Don't Forget The Pepper Spray'de Erin Annie'nin beklentilerini özetlediği gibi, tüm yaşananlara rağmen, mutluluğun, ihtiyaç duyulan tüm heyecanı ve desteği her durumda karşılayabilecek birisiyle mümkün olacağı,
  • "mutluluk için özel bir şeyin gerekmediği" : yine Notting Hill'de, Spike'ın dilini tutaması sebebiyle, evin önünde biriken paparazilerden dolayı ortalığı kasıp kavuran Anna'yı sakinleştirebilmek amacıyla; William'ın felç olan arkadaşından ve Sudan'daki açlıktan bahsettiği gibi, mutluluğun sadece sahip olunanlarla dahi yakalanabileceği,
  • "mutluluk için hayallerin ne kadar gerçekci olduğu" : hemen hemen her kitapçıda bulunan kişisel gelişim veya motivasyon kitaplarında anlatıldığı gibi, mutluluğun ancak ulaşılabilir hedefler konmasıyla elde edilebileceği,
şeklinde derinlemesine tanımlayıp, tercihimizi daha sağlıklı yapabileceğimize kendimizi inandırabilir miyiz?

Hangi tercihi yaparsak yapalım, üzerine tercih yapmaya çabaladığımız mutluluğun, gerçekten kendimiz için ne demek olduğunu, hayatımızın hedefi mi yoksa bir yan ürünü mü olduğunu bilmemiz, yani herşeyden önce en yalın kişisel aksiyomlarımızı betimlemiş olmamız gerekmiyor mu?

Immanuel Kant, Groundwork of the Metaphysics of Morals adlı kitabında,
"The concept of happiness is such an indeterminate concept that, although every human being wishes to attain this, he could still never say determinately and consistently with himself what he really wishes and wills."
ifadelerini kullanır. Buna rağmen, Kant'ın inandığı kuramın aksiyomlarının tutarlılıkla uygulanması sürecini, aynı zamanda, mutluluğa giden bir yol olarak göremez miyiz?

Cevaplar bulabilme adına başladığım bu yazının, karmakarışık yeni sorgulamalar dışında ne getirdiğinden emin olamasam da, şurda sorduğum "Yaraların kalbimizde mi yoksa beynimizde mi oluştuğu" sorusuna aslında cevap vermiş olmuyor muyum?...

Unspoken Communication: Girls vs. Guys

Unspoken Communications, vol. 1
Zits, by Jerry Scott & Jim Borgman, from the LA Times, August 17, 2008.

Thursday, April 08, 2010

Tuesday, April 06, 2010

Negatif iki sayının çarpımı neden pozitiftir?

"iki negatif sayının çarpımı niçin pozitiftir? Bu sorunun cevabını matematiğe yeni başlamış bir insana nasıl anlatabilirim?"

TÜBİTAK  tarafından yayınlanan Bilim ve Teknik dergisinde, yukarıdaki soruya cevap olarak aşağıdaki açıklama verilmiş.

"Böyle tanımlanması gerektiği için. Bir sayının negatifi, o sayıyla toplandığında sıfır veren sayı olarak tanımlanır. Örneğin,
1 + a = 0 ise, a = -1dir.

(-1) x (-1) = 1 olmalıdır; çünkü

(-1) x (-1) + (-1) = (-1) x [(-1) + 1]
                        = (-1) x 0
                        = 0
olduğundan,

(-1) x (-1) = 1

olması gerekir."
Açıklamadaki "Böyle tanımlanması gerektiği için." cümlesiyle, bu önermenin, üzerinde çalışılan teorinin bir beliti (axiom) olduğu mu anlatılmak isteniyor emin değilim. Ama, sonraki basamaklarda daha önemli bir hata olduğunu düşünmekteyim. Şöyle ki:

(-1) (-1) + (-1) = (-1) [(-1) + 1]

eşitliği "çarpmanın toplama üzerine dağılma" özelliğine ( a x (b + c) = a x b + a x c ) dayanılarak ifade edilebilmektedir. Soru, çarpma işleminin tanımını irdelediği halde, açıklama için, irdelenen tanımlar yapıldıktan sonra ortaya çıkacak olan bir özelliğin kullanılması ciddi bir hatadır. Dolayısıyla, verilen cevap doğru bir açıklama olarak kabul edilmemelidir.

matematiktutkusu.com'da verilen, aşağıdaki açıklamanın (tutarsızlıklardan şüphe etsem de) daha açıklayıcı olabileceği kanısındayım.

"...Bilimsel kavramlara zıtlık anlamı katan bu ifadeleri ve negatif iki sayının çarpımı durumunu anlamak için taksitli bir alışveriş örneğini inceleyelim. 12 liralık bir alışveriş için 3 ay boyunca aylık 4 liralık taksitlerimizi ödeme ve ödememe durumlarını matematiksel olarak ifade edelim. Borcumuzu ödediğimizde cebimizden 12 lira çıkacağı , ödemediğimiz takdirde ise cebimizde 12 lira kalacağını gözönünde bulundurarak bu örnekteki zıt durumları negatif ve pozitif sembolleri ile ifade etmek istersek;
+4 , 4 liralık alacak ise
-4 , 4 lira verecek (borç)
3 veya (+3) , borcun 3 kere ödenmesi olarak ifade edilmek istenirse ;
-3 , borcu 3 kere ödememek anlamına gelir.

4 liralık borcumuzu 3 taksit(kere) halinde ödediğimizde cebimizden 12 lira çıkacağını (+3) x (-4)= -12
[ -12, 12 lira cıkması ] ile ifade edersek , 4 liralık borcumuzu 3 kere ödemediğimizde cebimizde kalacak olan parayı (-3) x (-4)= +12 [ +12 , 12 lira kalması ] işlemi ile ifade etmemiz gerekir. Şöyle bir açıklamada yerinde olacaktır. 4 liralık alacağım 3 kere ödendiğinde cebime girecek olan para ile 4 liralık borcumu 3 kere ödemediğimde cebimde kalacak para 12 liradır; (+3) x (+4) = (-3) x (-4)= +12"

Verilen açıklamadaki olası eksik veya hatalar, ya da daha güzel ve net açıklamalar hoş gelir, sefa gelir...

Sevdadandır...

Başka Söze Ne Hacet, vol. 3

Monday, April 05, 2010

When you are in love

Başka Söze Ne Hacet, Vol. 2

The Best of Times, La Cage Aux Folles

La Cage Aux Folles müzikalinde de seslendirildiği üzere, belki de düşünüp, sorgulayıp, anlamaya çalışmak yerine carpe diem tadında tutunmak gerek hayata, kim bilir?


The best of times is now.
What's left of Summer
But a faded rose?
The best of times is now.
As for tomorrow,
Well, who knows? Who knows? Who knows?

So hold this moment fast,
And live and love
As hard as you know how.
And make this moment last
Because the best of times is now,
Is now, is now.

Now, not some forgotten yesterday.
Now, tomorrow is too far away.
So hold this moment fast,
And live and love
As hard as you know how.
And make this moment last,
Because the best of times is now,
Is now, is now.

Meetings

Başka Söze Ne Hacet, vol. 1

Saturday, April 03, 2010

Nevizade Geceleri


"Senden Başka" şarkısının melodisi ile söylenen, ilk olarak "Peşindeyiz Galatasaray" adıyla anılan, sonradan remix'i dahi yapılan, Galatasaray'a dair sevdiğim bir başka tezahürat (kaynak)... Sözleri:

Giden her sevgilinin ardından
Hep biz olduk el sallayan
Haykırsak duyarlar mı sesimizi
Hangi sevdadan galip çıktık ki

Yürüyoruz sessiz ve kederli
Nevizade geceleri
İnletiyoruz hep çıkışında
İstiklal caddesini

Boşuna çekilmedi bunca çile
İçiyoruz gündüz gece
Haykırdık ama duymadı hiçkimse
Peşindeyiz heryerde

Zaten aşklar hep yalan dolan
Sonu hep acı hüsran
Bize her sevdadan geriye kalan
Sadece galatasaray

CimBomBom'um CimBomBom'um canım feda olsun sana
Hiçbir şeye değişilmez senin sevgin bu dünyada..!


iyi seyirler...

Şereftir Seni Sevmek


"Duydum ki Unutmuşsun" parçasının melodisiyle söylenen, sözleri Taner Yılmaz'a ait olan (kaynak), Galatasaray'a yapılan sevdiğim bir tezahürat... Sözleri:

Şereftir seni sevmek
Senle ağlayıp gülmek
Galatasaray sevgisi
Sürecek sonsuza dek

Yetmiyor ki stadlar
Kalbimiz senle çarpar
Layıksın bu sevgiye
Şanlı galatasaray

Nasıl ki bu milletin
Tacıdır yıldızla ay
Yüksel taa arş'a kadar
Şanlı galatasaray.

Bir gün bu kalp duracak
Dudaklarım susacak
Mezar taşımda bile
Şanlı CimBom yazacak

iyi seyirler...

Notting Hill, 1999

Senaryosunu Richard Curtis'in yazdığı, Roger Michell'in yönettiği, Julia Roberts (Anna Scott) ile Hugh Grant'in (William Thacker) başrollerini paylaştığı, Charles Aznavour'un seslendirdiği "She" parçasıyla başlayan filmin detaylı künyesi için resme, filmdeki tüm diyaloglar içinse buraya buyrunuz.

En etkileyici sahnesinde,
"...
Anna: That's fine. There's always a pause when the jury goes out to consider their verdict.
William: Anna. Look -- I'm a fairly level- headed bloke. Not often in and out of love. But... can I just say 'no' to your kind request and leave it at that? 
Anna: ... Yes, fine. Of course. I... of course... I'll just... be going then... It was nice to see you. 
William: The thing is... with you, I'm in real... danger. It seems like a perfect situation, apart from that foul temper of yours -- but my relatively inexperienced heart would, I fear, not recover if I was once again ... cast aside, as I would absolutely expect to be. There are just too many pictures of you, too many films. You'd go and I'd be... well, buggered, basically. 
Anna: That reality is a real 'no,' isn't it? 
William: I live in Notting Hill. You live in... Beverly Hills. Everyone in the world knows who you are. My mother has trouble remembering my name. 
Anna: Fine. Fine. Good decision. Good decision. ...The fame thing isn't really real, you know? And Don't forget -- I'm also just a girl. Standing in front of a boy. Asking him to love her. Goodbye"
diyaloğu vardır. Adam, bu birlikteliği delice istemesine rağmen, -sanırım "bencilce" davranışlarından dolayı- kadının gitmesine izin verir. 

---spoiler---
Yani, çoğu insanın farkında olmadan da olsa yaptığı gibi, anlamaya çalışmak yerine, önce yargıla sonra sorgula modunda davranır, ama sonunda hatasından döner ve birlikteliğe inanan hemen herkesin hayal ettiği doruğa ulaşır.
 
---spoiler--- 

Bir de Marc Chagall'ın resminden bahsederlerken, Anna'nın söylediği, mutluluğun bir keçinin keman çalması kadar imkansız olduğunu mu, mutluluk için imkansızı bile başarabilen birinin gereksinimini mi, kinayeli bir şekilde aslında mutluluk için özel bir şeyin gerekmediğini mi, hayallerin gerçekci olmasının gerekliliğini mi anlattığı (tercihin ise size kaldığı): 
 "... happiness isn't happiness without a violin-playing goat."
tümcesini unutmamak gerek.

Henüz izlememiş olanlara ya da sahneleri tazelemek isteyenlere iyi seyirler...

The wounds of her heart

Christine Lebrasseur, "The wounds of her heart" olarak tanımlamış.

Y
araların kalbimizde mi yoksa beynimizde mi oluştuğunu hep merak ettiğimden; sorular, cevaplar, dertler ve dermanlarla dolu -kısaca herşeyim olan- dünyamın kapısını bu resimle açayım istedim.

 

Merhaba...